Vatanımın güzel bölgelerinden biri olan Karadeniz’in hırçın ve de sözünün eri şehri Trabzon. Ve orada doğup büyümek, lise öğrenimini bitirene kadar oranın havasını teneffüs etmek…
Trabzon’un güzel İlçesi Vakfıkebir, hani şu ekmeği ile ünlü olan, işte o şehrin insanıyım ben. Dünya bu kadar kötü olmamışken ve insanlar bu kadar sahte çehrelere sarılmamışken yaşadığım ve hatırladığım güzel şehrimi bir de benim anılarımdan dinlemenizi isterim.
Elinizdeki sayımız gazetemizin 61. Sayısıdır. Dolayısıyla kalkıp yerimde tepinemeyeceğime göre J bu kutlu sayfayı sizinle birlikte yaşamak istedim. Şu anda kıymet verip gazetemizi okuyarak bana eşlik ettiğiniz için de sizlere teşekkür ederim.
Biz Trabzonlular için bu sayı çok kıymetlidir. Sadece Trafik Plakamız değil. Bizim değer verdiğimiz hatta mümkünse telefon numaralarımızda, şifrelerimizde olan rakamdır. Nasıl ki Beşiktaşı’ da tutsam yüreğimin bir yerinde Trabzonspor var. Bu sayı da biz Trabzonlular için kıymetlidir.
Peki, başka?
Maçın 61. dakikasında Stadyuma şenlik havası verir: Bir rivayete göre Trabzonsporun en çok Gol bulduğu dakikadır.
1. 61 asal bir sayıdır yani kendisinden ve bir den başka tam böleni yoktur.
2. Orucunu bozduğunda 61 gün kefaret tutarsın.
3. Peygamber Efendimiz hicri takvimine göre de 61 yaşında vefat etmiş.
4. Bir saat altmış dakikadır, 61 saatlerin ulaşamadığı dakikadır.
5. Trabzon’un Fethinin tarihinin son iki rakamı 61‘dir (1461)
İşte bizler bunlara inanır ve mutlu olmanın ve eğlenmenin bir yolunu da muhakkak buluruz. Horon tepmek bizim için mutluluktur ve kadını erkeği, küçüğü büyüğü bir olmanın ve birlikte hareket etmenin eseriyle o güzel görüntüler ortaya çıkar. Paylaşmak ve birlikte hareket etmeyi sever(dik)iz…
Benim hatırladığım çocukluğumdan kalanlar…
ASIRLAR ÖNCE
Hatırlıyorum da; teee yüzyıllar önce her şey daha bir güzel ve daha bir huzurluydu…
Mutlu olmak için pek çok sebep varken, mutsuz olunması için ancak Cumartesi akşamları Türk Filmi Seyredilir ve yaşlar akardı gözlerimizden…
Komşu kapılar açıktı hep, kimde ne pişirse apartmana dağıtmak ya da yemeğe çağırmak güncel bir durumdu…
Komşu erkekleri abi kardeş
Komşu kızları da bacılarıydı komşu erkeklerinin…
Mahalleden delikanlının teki 3. kez geçemezdi, ya yolu kesilir nedeni sorulurdu, bazen şefkatle bazen de şiddetle J ya da bir bakış bile yeterdi mahalleye tövbe etmesine…
Okuyan kız oranı, her zaman erkekten çok olmuştu, çünkü bilirdi anne ve babamız kadının okuması ve kendi ayaklarının üzerinde durmasının şart olduğunu…
Erkekler evin ve soyun temeli olsa da, kızlar hep evin en büyüğü, yol göstereni ve idarecileriydi…
Babalar kızlarının tek sevdikleriydi o zamanlar.
Başka erkeği sevmek nedir bilmezdik zaten…
Hele hele o zamanlar aşk adını dahi duymamıştık…
Sevişmek iki kişinin iyi anlaştığı manasında kullanılırdı, “Sevim hanımla dostluğumuz çok eskilere dayanır iyi sevişiriz” gibi…
Bir erkeğe hissedilen duygunun adını bilmezdik ama o halimizle bile utanırdık onu hissetmekten…
Utanma duygusu vardı zamanımızda… Birine dikkatle bakamazdık, saygı asla terk edilemezdi evde ya da dışarıda… Ve El öpmek gelenekten gelse de çoğunlukla duyulan saygıdandı,
Evde anne babaya
Dışarıda eşe dosta komşuya
Okulda Öğretmene saygısız davranılmazdı.
Hele hele tatil günlerinde bile öğretmenlerimizi yolda gördüğümüzde yolumuzu değiştirirdik…
Ezan okunurken Televizyon ya da radyo sesi kısılır… Cenazesi olana her türlü yemeğinden tutun da günlerce başka şehirlerden gelenleri için bile, yardım edilirdi…
Seccade her evde vardı ve namaz vakti herkes yok olur, sonrasında yine kalındığı yerden balkon sohbetlerine devam edilirdi…
Aç komşu mümkün değil olamazdı. Bir ailenin sıkıntısı mahallenin sıkıntısı idi, gidermek ve yol göstermek minnet olunacak bir şey olmazdı. Çünkü İnsanlığın gereği diye bilir, normal davranış olarak yaşardık…
Mahalleden biri evleneceği zaman Allah yuva kurana yardım eder der, herkes o yeni evi baştan sona donatırdı. Gelinlikleri terzi komşu varsa diker, mobilyacı gereken yardımı yapar, beyaz eşyacı taksidi ise ömürlüktü… J
Alışverişlerde söz senetti
Dönen ya olmazdı ya da zaten söz vermezdi…
İnsanlar asla yalnız hissetmezlerdi kendilerini, zaten düşünmeye bile fırsatı olmazdı kişinin!!!
Hele kış akşamları komşular toplanır tombala oynanır, numarayı rahat göremeyen babalarımızla komik anlar yaşardık
Kimsenin eskisi ya da hor kullandığı kıyafeti olmazdı, çünkü komşu çocuğu da büyüyüp aynısını giyecekti.
Bazen öyle güzel anlar olurdu ki, bir kazakta bir montta birçok kişinin, türlü türlü hatıraları olurdu…
Komşu erkek misafirliğe gittiği evde erkek yoksa içeri girmezdi.
Kadınlar ayrı erkekler ayrı oturmazdı asla, herkes birbirine güvenir ve asla kötü senaryolar kurmazlardı.
Hem dedim ya kötülük bilmezdik
Kin, Kıskançlık, Entrika asla olmazdı.
Neyse oydu İnsanlar
Hele hele Ramazanlarda bir başka olurdu Mahallelerimiz…
Balkonda ezan vaktini beklemek
Her evden yemek kokularının gelmesi
“Bereket” derdi annem “Ramazan evlere bereket getirir”.
Gece Sahura yalvar yakar kaldırtırdım kendimi ve 9 yaşından beri Oruç tutmayı öğrendik o halimizle…
Sevgi Başka bir şeydi
Adı geçmezdi ama sevmeme gibi bir duygumuz olmadığı için yaşam böyle gider diye düşünürdük.
O yüzden de “Seni Seviyorum” denmezdi o zamanlar
Bakış, Dokunuş Sevmenin Vücut Diliydi…
Annemiz bizi gözleriyle idare ederdi.
Babalarımız yüksek sesle asla konuşmaz, asla kıracak incitecek kelamları dahi olmazdı.
Bizlerden tek istedikleri; Okuyup Üniversiteler Bitirmek Önce Vatana sonra Kendimize en son Kendilerine Hayırlı İnsan Olmamızdı…
Başörtülü, Alevi Sünni, Kürt Bilmezdik
Sonrasında
Sağ ve Sol öğrendik…
O da milleti bölmeye çalışan zihniyete başkaldırıydı. Sağ Sol Bilirdik de onun için bile Yürek Vardı o zamanlar. Ölümüne yaşadılar birçok şeyi.
Kahpelik yoktu
Döneklik asla
Kimse Parayla Satın Alamazdı bizleri
İnanırdık ve onun uğruna ölürdük…
Okullarda Andımız ile Derse Başladık
İstiklal Marşı ile Haftayı Bitirdik
Atatürk İlke ve Devrimlerini Öğrenerek Büyüdük
Cumaları Namaza Gitti Babalarımız
Evde Ramazanlarda Hatim İndirdi Ailelerimiz
Yaz tatillerinde Kuran Kurslarına gittik
Namaz Kılmayı
Haram Yememeyi
Kahpelik Yapmamayı
Kul Hakkı Yememeyi
Küçüğe Sevgiyi
Büyüğe Saygıyı biz o yıllarda öğrendik
Hatırlıyorum da; teee yüzyıllar önce her şey daha bir güzel ve daha bir huzurluydu…