İnsanın hadsizi, saygısızı, iş bilmemezi ve bütün bunlara rağmen egosu tavan olan insanların fazlalığı giderek artmakta… Ne acıdır ki bütün bunların toplumda olumsuz etkiye sahip olması gereken yerde ya dikkate alınmıyorlar ya da yine de toplumun bazı kesimi tarafından önemsenmeye devam ediliyorlar.
Sonrada bizler yeni nesil çocuklara etik değerleri anlatmaya ve onların da anlamalarını sağlamaya çalışıyor, üstelik de aksi durumda da çocuklarımızdan şikâyet ediyoruz. Önlerinde kaliteli örnekleme sayısı ne kadar? Oldukça az… Ders çıkarıyor, bundan üzüntü duyuyor muyuz? Çok azımız…
Peki, çoğunluğumuz nasıl davranıyor dersiniz? Onları da anlamaya çalışarak ikazda bulunmak, değişmek ve gelişmek isteyenlerine yardımcı olmaya çalışmak yerine, toplumun çoğunluğu o an neye bağımlıysa, bu yanlış da olsa onların peşinden gitmeyi ya da sessiz kalmayı yeğliyoruz. “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” misali.
Geçenlerde bir dostumla sohbet ediyoruz, “söyle bakalım kuzeyli” dedi “bu gidişatın dönüşü var mı?” “Doğrusunu istersen” dedim, “bizler hala insanların kalitelisini, kumaşı iyi olanını, adalet ve ahlaklısını, toplumsal faydaya hizmet edenini ayırt etmediğimiz, çıkarlarımızı, bencilce önceliklerimizi terk etmediğimiz sürece toplumda kaliteli insan sayısının çoğalmasını beklememiz hayal olur ” demiştim.
Liyakat dediğimiz, işinin ehli dediğimiz konular giderek ikinci ve üçüncü plana doğru kaymaya başladı. Gidişat göstermiştir ki; insan hamurunun kalitesi, bilgisi, adaleti, saygınlığı, edep- adap bilip bilmemesi diğer bütün olguların önüne geçmelidir. Çünkü bana soracak olursanız bir toplumu; din, eğitim ve ahlak konuları ile yıkabilirsiniz.
Bir insandan, bir topluluktan şikâyet edip de aynı toplulukla yağ bal iş yapmaya devam ettiğimiz sürece kalitesiz ve faydasız toplum olmaya devam ederiz. Kimsenin eleştirmediği/eleştiremediği, eleştiriyi ahlaken yapmadığı, sözünün senet olduğu dönemlerden yeminlerinin de bir işe yaramadığı teknoloji ve gelişim adı altında kayıp bir topluma isteyerek sürüklenirken, senden gördüğünü yapan gençler için de şikâyet etmek bizim ikiyüzlülüğümüzdür.
Hem bir şey bilmeyen hem çok fazla fikri olan ve üstelik de kimsenin fikrini de beğenmeyen saçma sapan bir insan sürüsü daha baskın olarak ortaya çıkmaya başladı. Yok muydu bunlardan? Elbette vardı. Ancak bu kadar etkin değillerdi. Bu söylediklerimin şu parti bu parti şu mezhep bu mezheple hiçbir ilgisi yok. Ne acıdır ki; Topyekun ya delirmeye ya da ahlaksızlaşmaya başladık.
Yazımın ilk paragrafındaki kişilik özelliklerine insanca tepki vermediğimiz sürece, toplumun ahlaken daha fazla çökmesine engel olmaya çalışmadığımız sürece, siyaseten ve bireysel çıkarlarımızdan vazgeçmediğimiz sürece yeni gelen boş ama ukala nesilden şikâyet etmeye hakkımız olamaz. Bizler birer aynayız. Ve evlatlarımızda bizler de ne görürlerse, toplumun çoğunluğundaki onay tavır ne ise onu yapmaya devam edeceklerdir.
Sonra da oturup kalkmayı, nerde neyin konuşulacağını, nasıl hizmet edileceğinin, nerde susması gerektiğinin, haddinin ve hakkının sınırlarını bilmeyen insanların varlığından şikâyet ediyoruz.
Hala topluma duyarlı gençlerimiz varken…..
Hala topluma duyarlı gençlerimiz varken, spor, sanat, müzik ile uğraşan umutlarımız mevcutken, gençlerden önce bizlerin silkelenip nereye gittiğimizi görmemiz artık zaruridir.
Yoksa ahlakın, kültürün, çalışmanın, emeğin, kul hakkının, adaletin, saygınlığın, saygının, sevginin gerçek manalarıyla yaşanmadığı bu ahir zamanda; elimizle yetiştiremediğimiz eğitimsiz, kuralsız, disiplinsiz yeni nesille, güzel günlerin ruhuna el Fatiha diyelim!