Bayındır, müze gibi bir kent. Rum Mahallesi yapılarıyla dimdik ayakta. Hacı Sinan Vakfiyesi de. Sanki yıllara meydan okuyor. Merkezde Pamuk Pazarı, Kestane Pazarı, Yağ Pazarı, Üzüm Pazarı, Kendir Pazarı, Pamuk Hanı, Hamam gibi toplumsal kurumlar yer alıyor. Olanca çeşitliliği içinde boy gösteriyor. XV. yüzyılın sonlarında kasabada hemen hemen her türlü işyeri çalışırmış. Örneğin; ekmekçi fırını, pabuççu, semerci, nalbant, kahveci, berber, terzi, manifaturacı, kuyumcu, helvacı dükkanları, yağhaneler…
İlk kez çamaşırhanelerle karşılaştım Bayındır’da. “çamaşırhane kültürünün varlığına işaret etmektedir” diyor Armağan. Ve ekliyor “Zaman ve mekân birlikteliği sağlayan çamaşırhanelerin kaza yerleşimindeki varlığı kültürel gelenek bakımından incelenmeye değer.” Doğru söze ne denir?
Rum ve Ermeni nüfusunun en yoğun yaşandığı yermiş Bayındır. Ödemiş’ten sonra en yoğun Ermeni yerleşimine sahipmiş. Belediye Meclislerinde, azınlık temsilcileri de yer almış. Değişik görevler üstlenmişler. Belediye Sandık Eminliği, Ziraat Bankası Müdürlüğü, Ticaret Odası ve Ziraat Odası Başkanlıkları yapan Hralambo, Pandeli, Nikolaki, Fetre ve Kolye Fetrakioğulları, Bedros Efendi, Oseb Efendi, Yahudi topluluğu temsilcisi Avram Efendi başlıcaları. Örneğin; hekimlik kadrosu daima azınlıklar tarafından doldurulmuş.
Kurtuluş Savaşı sırasında Bayındır’daki Yahudilerden söz etmem gerek. Yahudiler, Rum ve Ermenilere göre Türklere daha yakınmış. Bu nedenle de hep suçlanmışlar. İşgalin başlamasıyla, suskun kalan Yahudiler, her fırsatta işgalden memnuniyetsizliklerini belirtmişler. Bayındır Yahudilerinin en gözde insanı Jacgves Uziel, Yunan işgaline karşı çıkışıyla tanınmış. Bu yüzden Yunanlılarca hapse atılmış. Kuvayı Milliye için çalıştığı ve özellikle Mustafa Kemal’e bağlılığı nedeniyle suçlanmış. Uziel, Bayındır’dan İzmir’e götürülmüş. Kurtuluş Savaşı bitene kadar tutuklu kalmış. Türk Ordusu’nun İzmir’e gelişi ile serbest kalmış. Bayındır’a döndüğünde bir kahraman olarak karşılanmış.
Bayındır merkez ve köylerinin kuruluşları büyük çoğunluğu Horasanlı olan emirler eliyle olmuş. Fetih süreci ile birlikte coğrafyada çok önemli izler bırakmışlar. “Dede” kimliği ile saygı görmüşler ve adları kalıcı hale gelmiş. Sahip oldukları topluluklar tarafından adları, coğrafyaya nakış nakış işlenmiş.
Bayındır kurumlar açısından ilklere sahip bir kent. Örneğin, Su İdaresi. Diğer kazalarda böyle bir kurum yok. Diğer bir kurum Muhacirin Komisyonu. Küçük Menderes Havzası’na, özellikle Bayındır’a göç edenlerin sorunları ile ilgilenmiş. Bir diğeri Esnaf-ı Umumiye Sandığı. Tüm esnafları içine alan esnaf oluşumu. Bayındır Esnafı Yardım Sandığı, ekonominin gereği olarak kurulmuş. Tire ve Ödemiş’te yok. Bu açıdan kayda değer bir örgütlenme yöntemi.
A. Munis Armağan; kitabın kimi yerlerinde yöneticilere bazı uyarılarda bulunuyor. Örneğin; ”Rum Evleri koruma altına acilen alınmalı” diyor. “Onarımlarla özelliklerini yitiren ya da bakımsız halde bulunan çeşmelerin, zaman yitirilmeden koruma altına alınmasını” istiyor. “Halk arasında ‘Esvaphane’ olarak da ifade edilen” çamaşırhaneler için “korunması gereken miraslardır” diye vurguluyor.
Yazımı sonlandırırken dileğimi bir daha belirteyim: “Tarihin Gizemli Kenti Bayındır” MUT-LA-KA YE-Nİ-DEN BA-SIL-MA-LI. Yalnız Bayındırlıların değil kenti gezmeye gelenlerin kitaplıklarına armağan edilmeli!
____________
* Tarihin Gizemli Kenti Bayındır, A. Munis Armağan, Bayındır Belediyesi Kültür Yayınları, Nisan-2012, Bayındır, 232 Sayfa.